Bugünlerde dünyada en çok konuşulan konu Angelina Jolie-Brad Pitt’in boşanması. Yıllardır birlikte olan çift, iki yıllık evliliklerini şiddetsiz geçimsizlik üzerine sonlandırma aşamasında. Geçimsizliğin ardında yatan ilk nedense Brad Pitt’in başka kadınlarla Angelina’yı aldatması. Yani dünyanın en güzel kadını da olsanız, aldatılmak makus kaderiniz olabiliyor…Bu dünya ne Angelina’lar gördü! Ne demişler güzellik geçici… Kalıcı olan içsel huzur.
Danışanlarımdan birisi anne olduğu ilk aylarda, daha lohusa hormonları vücudunda dalgalanırken, kocasının kendisini aldattığını öğrendi. Danışmak için bana geldiğinde, ilk sorum, yasal haklarını biliyor musun oldu… Ayrılmayı düşünün ya da düşünmeyin, işin içine çocuk girmişse böyle bir durumda kendiniz ve çocuğunu için yasaları iyi öğrenmenizi tavsiye ederim. Bu sizin süreçteki adımlarınızı da gözden geçirmenize destek olur.
Maalesef dünyadaki gidişattan nasibini alan ahlak erozyonu, ailenin bütünlüğünü de tehdit eder bir biçimde, saat gibi kadının aleyhine işliyor. Her yerde erkeğin hak edilmemiş bir biçimde şişirilen egosu, son yıllardaki ahlaki erime ile daha bir saatli bomba gibi, nereden patlak vereceği belli olmuyor. Öyle bir hal aldı ki artık yiğidin malı meydanda şeklinde evli erkekler salına salına aldatıyor. Niye saklasın ki, neredeyse yozlaştıkça alkış alır halde. Karısı da gitmiyorsa? Ahlak, erdem, ailenin bütünlüğü, çocukların sağlıklı büyümesi… Bunlar erkeğin egosunun sınırları içine giremiyor. Ancak bu ego şişikliği Brad Pitt de olsanız, bir yere kadar. Angelina, sadece güzel bir kadın olsaydı takılmadan hayatına devam edebilirdi. Ne de olsa ortada altı çocuk var. Ama Angelina, sadece güzel bir kadın değil, maneviyatı da olan bir insan. Bu nedenle de “dur” demeyi bilenlerden.
Buradan gelelim bizim erkeklerimize, kadınlarımıza… Türk erkeğinin de egosu hiç fena değil hani! Sözüm meclisten içeri, ego ne kadar şişikse, duygusal zeka o kadar düşüktür. Burada tabii iğneyi birazcık kadınlara da batırmak lazım. Türk kadını şekilci kriterlerle kendisine düşük duygusal zekalı adamı eş olarak seçip sonra da ondan kendi ideallerine uygun bir evlilik beklerken, üstelik de doğum gibi her iki tarafın da mesaisini gerektiren bir paylaşım halindeyken, ödülü eşinin başka kadınlarla olduğunu öğrenmek oluyor. Hadi neredeyse para verip beraber oldu diye dahi erkeğin sırtı sıvazlanır hale geldi, Türklüğün şanındanmış gibi… Halbuki bunun nesi özel, dünyanın her yerinde birileri birileriyle beraber oluyor, bunu bile Türk erkeğinin şanına mal etmek biraz komik oluyor. Bir de kötü haberim var: genellikle bir kez aldatan erkekler, ilişki masaya yatırımamışsa ve kadın durumu kabullenmişse, aldatmayı bir spor haline getiriyorlar… Kendine saygısı olan ve çocuğunu düzgün bir ortamda yetiştirmeyi düşünen kadınlar bu konuyu ciddi ve düzgün biçimde ele alıyorlar. Bazen ilişki terapisine veya koçluğa gitmek işe yarıyor; bazen de yollar ayrılıyor. Kadın hamile kaldığı andan itibaren çocuğuna bakmasını ve onu beslemesini sağlayacak hormonlar harekete geçiyor, erkekte ise maalesef bu hormonlar yok. O nedenle iş, erkeğin duygusal zekasına kalıyor. O da yoksa, kadının akıllı olması ve belki de bir karar vermesi lazım. Razı mı olacak, güçlü mü? Ne olursa olsun, kadın güçlü olmalı. Hem kendisi için hem çocuğu için. Peki, nasıl?
• Bir kere, sallanan bir ilişkideyseniz mutlaka kendinize ait bir geliriniz olmalı, araştırmalar kendisine ait geliri olan kadınların aldatılma oranının daha düşük olduğunu gösteriyor.
• Bazı soruları dürüstçe cevaplayın: İlişkiniz güçlü bir ilişki mi? Eşiniz beraber yaşlanmayı hayal ettiğiniz kişi mi?
• Uçaktan atlarken paraşütünüzü açma deneyi yapsanız, eşinize kendinizi teslim eder misiniz? Yani, Türkçe’si eşiniz güvenilir bir adam mı?
• Eşinizi seviyor musunuz? Neden? Eşinizin size sağladığı imkanlar daha cazip geliyorsa, bu size güçlü kadın kategorisine koymaz, siz bir alış-veriş ilişkisindesiniz demektir, o zaman da söyleyecek bir sözünüz olamaz… Ticarette pek çok şey mübahtır.
• Çocukla beraber ilişkinin yeni bir dengeye oturması gerekir, bunu başarabilen çiftlerin ilişkisi güçlenir, başaramayanlarınki çatırdar. İlişkinizi canlandırmanın yolları var mı? Bazen kadınlar doğum sürecinde ve sonrasında haklı olarak kendilerini bebeğin büyüsüne kaptırıyor… Bebek de zaten ilk bir yıl anneye bağımlı. O nedenle, erkek kendisini fazlalık gibi veya gereksiz hissedebiliyor. Eşinizi olaya müdahil etmeye çalıştınız mı? (Yargılamadan, eleştirmeden bunu yapabiliyor musunuz?) Kendisini terk edilmiş hisseden taze babalarla da epey çalıştım.
• Kendinize yatırım yapın! Hiç bir zaman “evdeki sandviç”, “elde var bir” tarzında bir kadın olmayın… Bu hem eşinizi hem ilişkinizi rehavete sürükler. Kendinizi sürekli yenileyin (kuaföre gitmekten çok daha fazlasından bahsediyorum, kendi kişisel gelişiminize zaman ayırın ve yatırım yapın)… Kadınlar tanıyorum, tek taşa eğitimlerinden daha fazla değer veriyorlar. Sonra gençlik yıllarının güzellikleri geçince, ellerine kalan bir adet tek taş yüzük oluyor maalesef… İçi boş geçirilmiş yıllar ve boş bir zihin çekici değildir.
• Kendinize eziyet etmeyin… Psikolojik desteği ihmal etmeyin (hem kendiniz hem çocuğunuz için) danışabileceğiniz hem akıllı hem güvenilir arkadaşlar ve uzmanlar bulun. Bu süreci yalnız atlatmak zorunda değilsiniz.
Talyaa Vardar, BSc, MAPS, PCC
Yönetici Koçu
Sanat Terapisti
Eğitimci